Derya AYTEN
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi (İSMUS), VII/2 (2022), s. 33-46
Tarihsel süreçte, aileden devlete uzanan yelpazede, toplumdaki ilişki ağları, örgüt ve/ya gruplara referansla kullanılan ve bu nedenle, farklı tanımlamaları yapılan sivil toplumun, geçirdiği aşamalar da göz önüne alındığında, üzerinde tam bir uzlaşının sağlanamadığı söylenebilir. Bu durum, eyleyicilere geniş bir hareket alanı sağlarken, toplumsal unsurların farklı amaçlar etrafında bir araya gelişlerini kolaylaştırıcı bir etkide bulunmaktadır. Ancak, diğer taraftan da kavramın daha da müphem hale gelmesine ve sivil toplumun ne olduğu ve/ya olması gerektiği konusundaki tartışmaların daha da yoğunlaşmasına yol açmaktadır. Bu çerçevede, her ne kadar sivil toplumun modern bir olgu olduğu konusunda bir görüş birliği varsa da, yine de Osmanlı İmparatorluğu’nda, 19. yüzyıla kadar olan süreçte var olan ve devlet dışında faaliyet gösteren birtakım kurumlar da, inceleme konusu olabilmektedir. Bu amaçla, Osmanlı’da geleneksel toplum yapılanmasının üç ana unsuru olan lonca, vakıf ve dini cemaatlerin, sivil toplum aktörleri olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği konusu önem taşımaktadır.