Yahya AYYILDIZ
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi (İSMUS), IV/1 (2019), s. 1-14
Bu makalenin konusu, Osmanlı’nın klasik döneminde geçerli olan ekonomik sistemin temel niteliklerini tespit etmeye yönelik öne sürülen görüşleri ortaya koymaktır. Bu açıklamaları kabaca iki sınıfa ayırmak mümkündür. Bunların birincisini Batı merkezci kavram ve teoriler oluştururken diğerini de kendi toplumunun veya tarihinin empirik verilerini öncelikli olarak dikkate alan ve buradan hareketle bir açıklama geliştirmeye çalışan yaklaşımlardır. Marx’ın Grundrisse adlı eserinin yayınlanıp pek çok dile çevrilmesi üzerine Avrupa’da başlayan üretim tarzı tartışmaları, 1960’lardan itibaren Türkiye’de de sürdürülmüş, ancak bu çalışmalar, özellikle 1990’lardan sonra önemli ölçüde gündemden düşmüştür. Konunun gündemden düşmesinde Doğu Bloku’nun çözülüp Marksizmin popülaritesini kaybetmesinin yanı sıra Osmanlı’ya ilişkin empirik verilerin, feodalizm ve ATÜT tezlerini desteklememesi de rol oynamıştır. Zaten bu gerekçelerle olsa gerek Huricihan İslamoğlu ATÜT tezinden, yakın zamanlarda da Halil Berktay feodalizm iddiasından vazgeçtiğini açıklamıştır. Ancak her şeye rağmen konuyla ilgili araştırmaların devam etmesinin nedeni, feodalizm veya ATÜT olmadığı büyük ölçüde anlaşılmasına rağmen Osmanlı’nın nasıl tanımlanabileceğine veya hangi kavram ve teorilerle anlaşılıp açıklanabileceğine yönelik genel kabul gören bir önerinin ortaya çıkmamasıdır. Osmanlı hakkındaki feodalizm, ATÜT, patrimonyalizm gibi kavramlaştırmalar, Batılı yazarlar tarafından yapılmıştır ve bir şekilde Batı merkezcilikle maluldür. Dolayısıyla Osmanlı, anlaşılmak ve açıklanmak için hâlâ kendi kavram ve teorilerini beklemektedir.